Kasım 21, 2008

sefi'lik

sefi: şiddetlice tutup çekme

tutunup/tutulup çekme, kendine katma, amiyane tabirle siz insanlar arasında cılkını çıkarma olarak geçen aşık olma durumunda ordinaryus seviyeden çiçeklenmeliyim...
eşleniğimdeki ruhtan böylece payelenmek istiyorum...o yüzden olmuyor...

bu anlamda bukalemunu bu yeteneği yüzünden, farkında olmadan kendime rol model seçmişim...
"dilin ucunda oluşan dudaklar ava çarpar ve bir vantuz gibi yapışır. "


bilimsel makalecilerin de değindiği gibi...durumum aynen bu doğrultudadır, bu uzaydadır...
artık eminim...
bilmem kaçıncı boyutta ucundan dudaklanan dillerim...
"katışmak" denen ve müptelası olduğum hali en iyi bu tanımlar...


adını koyamadığım lanetlilik hallerinden kavga/nefret bırakmadığından beri, beğenerek seçtiğim obje suje gibi kavramsallıklar çerçevesindekileri,
yıldız ay güneş uzay gibi uzamsallıktan uzak görünenleri,
satırların içine gizlenen kilit kelimeleri ve diğerlerini,
müziksel orgazmları,
kedi, kelebek, çiçek, peygamber devesi gibilerini,
insan gibi karman çorman kompozisyonları,
çocukları,
vakumluyorum evet...
bitmiyorum bu yüzden...

"bukalemunlar, oldukça ağır avları bile dillerini kullanarak kendilerine doğru çekebilirler. "

arşivlediğim durum komşuluğundakiler,
genelde vantuz tersinirliği olan dirsek modunda,
dünyaya dışbükey kalıp,
potansiyel seri katil olma yolunda ilerlerken,
bu "aşıklık manyaklığı"nın sebebini çocukluğuma inerek dahi tespit edemiyorum...

kimisi bunu fark ediyor kimisi etmiyor:
sefilikler cenahından ruh katmanlarım var ve her ruh katmanının "boyunca dili" var(bukalemun gibi)...
avlıyorum...

ilgimdeki her şeye sesleniyorum: zerrelerinizi zerk ettim...


zinhar kanatmak istemem katışırken es kaza, mevzu bu değildir...
kadınlığın getirdiği kapsayan kümeliğe uzanan köklerimden olabilir...
ama uzun zaman bu kümenin karşılığı olduğunu sandığım "erilliğin orgazm ömürlü denklik"leriyle örtülemeyen,
hep bir yandan/delikten/aralıktan yayılıp şekilsiz bir biçimde dallanıp çoğalan bir haldir...


vantuzlanan şeylerin illa ki dokunabildiğim, görebildiğim şeyler olması gerekmiyor...
atomların bir araya gelişinden müteşekkil olan her şey ya da zıddındaki anti madde dahi,
alanıma dahil olabilir, yeter ki ilgi'ye nazara layık olsun, lanete aç şekilde uğuldamasın:
altyazıma aldığım uzayı, ırmakları, denizleri, sıradağları, derin deniz mağaralarını, uygunluuygunsuz düşünceleri, intiharları, açlıkları gözüm; aurora borealisleri saçlarım sanmam gibi...
sevdiğim bir insan bakışını kirpiklerimden sallanacak şekilde yaşatıp, dudağıma yakınca da koyup bazı bazı öpmem gibi...
gibi...
gibi...


işbu makale kisvesi bir beyanat olup şöyle bir kuvvetli muhtemellikten bile ötesi içindir: kuvvetlilik:
vantuzlayıp içime almak/katışmak gibi bir özelliğimdir...kendime de itiraftır, kelimelendirmedir, bahsettiğim ölçüsüzlükte ve ölçeksizlikte...
ikiliklerden yakamı sıyıramamam gibi...
ne dışarda ne içerde olduğumu ayıramamam gibi..

biriktirdikçe biriktiren ceplerim, yaşadığım her şey asla ve kat'a silinip/kaybolup/delinip gitmezler...kalabalıklarım bitmez ve her şeye ayrı ayrı minnetim katışıklığımdan haz alanlar için birikmiş şekilde vardır, bekler... gerisi anlamaz...





küfredenler için zeki müren'le seslendiriyorum:
ah bu bukalemunlarıııın
dili lâââl olsun...

1 yorum:

Selin dedi ki...

senin laflarına kurban olayım.
senin ruhumu tercümelerine kurban olayım.
"adam yok" diyoruz ya, insanlığın gözümü dolduruyor, ağlıyorum.
kelimelerin, derinden işleyen cümlelerin, her şeyinle, her bir ayrı zerrenle yaratıcıya inandırdığın için
teşekkür ederim.
sana minnettarım!

Blog Listem

İzleyiciler

Hakkımda

Fotoğrafım
bu bâb toprak ahvâlini beyan eder/ki tabiatı soğuk ve kurudur...