Eylül 07, 2009

titreyen




















titrek aynalar...
etraf titriyor...
yer ve gök..
gözüm yok...
o yüzden ancak aynalarla...
korkutucu değil mi?
ve baş döndürücü...
kusacak kadar dönüyor başın değil mi?
her zamanki hal...

sarsılan yollar...
kaypak insanların kaypak zeminleri...
her gün tapındıkları dünya düzeni ve onun titreyen nağmeleri...
ne kadar yorucu değil mi...
her zamanki hal...

burnum sızlıyor üstelik...
gözyaşları çıkamadığı için
olmayan gözümün, yaşları...
titretiyor burnumun kemiğini ve
her an her saniye bu kıyamet halinin şavkı vuruyor
gözümden kalan boşluğa...
rutinlikte sallanırken üstelik bu manzara,
ne kadar da tuhaf...
cümle alem kendi podyumunda teşhirdeyken
denizin üstünde koştuğumu sanamadığım zamanlarda
hep burnum sızlıyor...
alem titriyor...

mesleğimi sorarlardı
"deniz koşucusu" derdim,
halbuki duymazdım kıyamet meleklerinin arkamdan
"zavallı aldanış avunucusu" dediklerini...
bazen yoldaş görünümlü haramiler çıkardı yoluma,
katık olurlardı ekmeğime
can olurlardı canıma
gün gelir de zehirlerini bırakıp arkalarında
canımdan, verdiklerinden kat be kat fazlasını çalarak,
kopararak,
kanatarak,
uçuverirlerdi...
savrularak...
en çok da anlamayarak...

anlamlandırılamamak
canımdan kopmalardan kanamak
o kadar alışkanlığımda oldu ki
daha ne kadar kanayabilirim deyip de ölmediğim günlerden bir gün
ölmüştüm işte....
ölmüştüm de bilememiştim...

küçük kıyamet melekleri:
"her ölüm aslında kıyamet ya,
işte bu titreyen aynalar,
günahların ağırlığından sarsılır da katlar sarsıntıları,
dürülen yerler ve gökler geçer aynalardan..."

ama bunlar hep gördüğüm aynalar...

küçük kıyamet melekleri:
"her ölüm aslında kıyamet ya,
işte bu sarsılan yollar,
boşunalıklara gidenlere gittiklerini belletmek içindir..."

ama bunlar hep yürüdüğüm yollar...

/

madem hal böyleydi,
madem her yaşayışım aslında ölüşü beraberinde sürükledi,
madem hep bitmek üzreydi başlangıçlar
isimleri neden başlamak oldu...
hiçliğe gidecekti madem bir iz bir söz bırakmadan
isimler neden başladı hiç bilinmeyen dimağlarda...
bir iç çekiş sarsıntısında yaşamaktı madem olan,
bu sarsıntıya sarsıntılarını ekleyen haramiler neden vardı...

madem bitişlerde konuşan sadece göz yaşlarıydı,
olmayan gözüm niye olamadı...
dilim niye vardı...

Hiç yorum yok:

Blog Listem

İzleyiciler

Hakkımda

Fotoğrafım
bu bâb toprak ahvâlini beyan eder/ki tabiatı soğuk ve kurudur...