Mayıs 25, 2010

uçurum


her uçurumdan sarktım...

sarktıkça aklım sündü
aşağılara kadar...
bu yüzden beni büyük akıllı sandılar...

her sarkışımda parıldayan bi ateşböceği vardı karşı yakada...
tam ben düşecekken beliren bi ışık sandım,
her seferinde intihara odaklı serzenişlerimi
kendisine çağırmaya muktedir bi ışık...
titrek, zayıf...
belli belirsiz...alçakgönüllü ve kudretli...

sonradan farkettim aslında onun
elinde kadim zaman fenerini taşıyan
sırtı dünyaya dönük rüyam olduğunu...
hep var sandım onu...
görmüyordum
gülüyordu ama bunu biliyordum...
gülüşlerin silinişi-aklımının sünmesi...
birinin kuyruğu diğerinin boynuna dolanmış iki kedi...
iki kedinin dönüşünde bi dünya...
içlenmelerden katmerli, karşılığı olmayan bi göç...
anladın sandım,
anlamadım...

hiçbir düşüncenin tasına sığmayan kelime döngüsü,
bulutların toplanışını bekleyen bi kervangeçmezlik:
cevapsızlıklar...

sündükçe büyüyen,
sorguladıkça semiren,
eylemlerinetezatoaradakiinceçizgi...
bir yere sığamayan bu aklın ceremesi kime ait...
bu bitimi getirelemeyen uçurum,
hangi eksik yanımın nakaratı...
imza: sünek aklın kırık kanatları...





Mayıs 24, 2010

hayat bu işte




taçlandırılmış geçiştirmeler
hiç uymadı bu kayboluşlara...
sorguların dibine biriken zehir
tadılası değil...
ve bu yer değiştirerek ilerleryen kasırgaların
çırpıp dağıttığı ruh parçaları görülesi değil...
uzaktan görünmesizlik...

ikiye kesilen yolların yarısı düğümler atar içe
karışır, boğulur, çözülmemek için and içer âleme
diğer yarım'lık
çekilmezlikler için darlanmaları temsil eder...

köpüren gözyaşı denizi de keyifli bi tema oluşturmaz malesef...
ki içindeki gözyaşı balıklarının da uyumsuzluğu vardır deniziyle:
üzerlerinden geçirdikleri zerrelerin huzursuzluğu
bi titreşime sebep olur
elektriklenme semire semire kendini kusturur denize...
deniz yıldırımları besler
gök denizyıldırımlarıyla ışıldar
yıldızlar kovulur...

elinde kaldıysa o vakte kadar
can çekişen ümitlerin
bu hengâmede hebâ olur...

emeller yaradılışa kafa tutar,
fıtrat yırtılır kanar
en mahreminden
bildiğin gibi deği...

dönerim sanılır da, dönülemez bi hâldir bu...
yer değiştirerek ilerleyen kasırgalara sebep:
bir eylemsizlik hali,

ölü bir balık gibi
karaya vurup durur öylece
sessiz salınımlar...
ve onlardan doğan ağlamalar...

ağlamaktan başka bi dil bilmeyen bi ölü yatar kıyıyla denizin arasında...
kendini bilmez hadsiz şeffaflıkta...
suyun ateşe ateşin suya geçmek istediği o satıhta...
sadece
varlığı kaybolmuş yaratılmışların yürüyebildiği bi sızıda...

"bulutların üstünde" diye başlayan cümleler yasak...
"mutluyum" demeye kalksan boğazında bıçak...
sesini gömer terkedilmiş bir şehir olursun...
lisanın teşhis edilemez...
biri sana hatırlatamadığı için
adını bile unutursun...
bildiğin gibi değil...
dirilsen yenilikler için,
tekrar tekrar zehirin olursun...
geceden kusulur
gündüzde kovulursun...
"yaşamak için bir neden ararken,
ölmek için bulursun..."

Blog Listem

İzleyiciler

Hakkımda

Fotoğrafım
bu bâb toprak ahvâlini beyan eder/ki tabiatı soğuk ve kurudur...